“Hikayem bu yazıyı okuyanların bazılarıyla aynı. Umarım ışık tutacaktır. Çaresiz kalıp bir kutunun içine hapsedilme duygusu, yalnızlık ve acıyla ölümü düşünmememe acaba birisi engel olabilir miydi.? –Varmış–Korkuyor muydum ? –Koca bir hayır–. İnsan sadece geride kalacakları düşünüyormuş, kendinizi unutuyorsunuz.
2015 yılının yazına kadar yaklaşık 8 ayda 8-9 kere grip olmuştum. Bağışıklım sistemim adeta çöküyordu. Kiloda veriyordum. Kilo verdiğimi etrafımdan duyuyor; ancak türlü bahanelerle savuşturuyordum. Doktora’da gitmiştim ve eforlu test, kan testi dahil her şeye bakmışlardı. Sonuçta sadece D vitamini eksikliği bulunmuş ve vitamin yazılmıştı. Moralim düzelmişti. Artık D vitaminine dikkat ediyor, güneşten de mahrum kalmıyordum; ama kendimi hala tam anlamıyla dinç hissedemiyordum. Yazın tatile de gitmiştim. 2015 temmuz sonları. Tuvalette ilk kez dışkı sonrası kanı farkettim. Kendi kendime bende basur dahi yok, acaba zorlama mıydı? Ertesi gün tekrar aynı şey oldu. Eski ürolog bir dostumu aradım. Panik yapma, tatilini yap, moralini yüksek tut, basit birşey de olabilir;ancak dönüşte muhakkak gastroontoloji ya da bulamazsan genel cerraha görün dedi. Tatil dönüşü ve sonrası hiçbir belirti yoktu. Kafamdan herhalde zorladım dedim.
2 ay doktora gitmedim ve ekim 2015 ilk haftası sonları o görmek istemediğim kan tekrar tuvalet kağıdındaydı.. Hemen en yakın hastaneden randevu alıp, ertesi gün muayeneye gittim. Doktor iyi görünüyorsun, iç basur da olabilir dedi yaşımı sordu ; 48 dedim. Yaşınızda gelmiş muhakkak bir kolonoskopi yapalım öyle değerlendirelim, bu arada kilo kaybınız yoktur herhalde iyi gözüküyorsunuz dedi. Ben de hayır var belirgin şekilde dediğimde sadece gözlerime baktığını hatırlıyorum. 2-3 gün sonra kolonoskopi için gerekli hazırlıklar yapılıp operasyona girdim. Diğerlerinden uzun kalmışım. Uyandığımda operasyonu yapan başka doktorun endişesini yüzünden okudum. Büyük bir tümör bulunmuş, bir adette polip alınmıştı. O gün işi biten tomografi odasını benim için acilen açtılar. Batın ve akciğer çekildi. Operasyonu yapan doktor parça almış, patalojiye göndermiş 8.5 cm lik tümörün (ameliyat patoloji raporu 5.5 cm çıktı) ve bu türdeki tümörün iyi çıkmayacağını bana söylediğini hatırlıyorum. N’apacaktım?
Ben özel bir havayolunda pilottum ve sanırım pilotluğa da veda etme vakti gelmişti. Son uçusumdan dönüp beni muayene eden doktorun odasına girdiğimde ameliyat olmamın şart olduğunu anlattığını kulaklarım uğuldayarak dinledim. Ameliyat açık olacak ve yandan torba takılması ihtimali var dendi. 13 Ekim 2015 idi ve 16 Ekim sabahına o hastaneden ameliyat tarihi alındı. İki buçuk günüm vardı. Oradan çıktığımda eski bir doktor arkadaş beni gördü tesadüfen. Anlattım durumu, özel sigortan vs var, teknoloji gelişti, bu ameliyatı daha risksiz ve çok iyi yapacak doktorların olduğunu söyleyerek hemen git onları bul dedi. Onun yanından ayrıldıktan sonra inanın ne yapacağımı bilmiyordum. İki buçuk günüm ve bir hayatım vardı ve Türkiye’nin en iyi doktorunu bulmam lazımdı.
Artık öğlen de olmuştu. Sağı solu aramaya başladım. Eşimin bankadan bir arkadaşı Liv hospital’dan Gastroontoloji Prof Dr. Cengiz Pata’y ı tavsiye etmiş. Eşini çok büyük bir karaciğer sorunundan kurtardığını anlatmış. Liv hospital’la ilk tanışmam böyle oldu. Etiler’de oturan Türk Hava Yolların’dan bir pilot arkadaşı aradım o da başka bir hastaneden randevu aldı. Ben Göztepe/Kadıköy’den bir hızla metro-taksi derken karşıya geçip hastaneye ulaştım.. Arkadaşın aldığı randevudaki doktor da aynı şeyleri söyledi. Ameliyat olmam kaçınılmazdı. Aynı arkadaş Liv hospital’dan da randevu almıştı , trafik sıkışık ve yetişemeyecektik, aradık geç kalacağımızı söyledik . Sağolsunlar beklediler. Vardığımızda Cengiz bey’de aynı şeyleri söyledi ve ekleyerek “”ameliyat için Türkiye’nin en iyi hastanelerinden birinde bulunduğumu ve en iyi doktoruna sahip olduklarını ve şuanda burada olduğunu “”söyledi.
Kimdi bu doktor ? Tabiiki de Prof. Dr. Oktar Asoğlu.. Yukarıda toplantıdaydı ve 10 dakika sonra odasındaydım. Akşam olmuştu, o gün kimbilir ne ameliyat ve hastalarla uğraşmıştı; ancak güler yüzlü ve çok enerjik karşıladı ve aynı şekilde konuştu. ( Böyle bir insan varmış gerçekten ve bunu her zaman nasıl başarabiliyor doğrusu bilmiyorum) Bütün çekimleri ve sonuçları inceledi. Hele o CD deki görüntüleri bir öğrencisine anlatır gibi görüntüyle birlikte yaklaşık 20 dakika öyle bir anlattı ki bütün olay kafamda resimlenlenmişti. Bu bir hasta için o kadar önemliymiş ki o gün anladım. Robotik cerrahiyi ilk kez o zaman duydum. Meğer teknoloji , bilim nerelere gelmiş.! Açık değil, robotik, yandan torba da olmayacaktı ! Hafiflediğimi rahatladığımı hissetmiştim. Yükümü sıkıntımı benden alarak ilk kez karşılaştığım bir doktor üstlenmişti..Beni anlayarak hasta haklarımı bana söylediğinde, yani her hastanın doktorunu seçme özgürlüğünün olduğunu söylediğinde önceki ameliyatı nasıl iptal edebilirim sıkınıtısını da üzerimden attım. Thy den arkadaşımla sanki telepati ile konuşuyorduk, ikimiz de doğru yer burası der gibi göz göze geldik. Sadece doktorun bana verdiği güven, açıklayıcı ve tatmin edici cevapları, tek atımlık hayatım hakkında karar vermemi kolaylaştırıyordu. Moralim resmen tavana çıkmıştı. Gerçek bir doktor olmak bu olsa gerekti. Kararımı içimdeki sesi dinleyerek orada verdim “”ameliyatı burada, bu doktora olacaktım”” 16 Ekim sabahı ameliyat için gerekli şeyler söylendi. Yola çıktığımda patolojik sonuçları da aldım ve telefon üzerinde Prof. Dr Oktar Asoğlu’na gönderdim. Tümör kötü çıkmıştı. Ameliyat artık tüm hatlarıyla kesin ve kaçınılmazdı. İyi ki o gün anında doktor değiştirmeye karar vermişim, çünkü Oktar bey Türkmenistan’a konferans vermeye gidiyordu ve 15 ‘i akşamı dönecekti. O gün hareket etmeseydim onunla karşılaşamayacak ve açık ameliyat olacaktım.
Eve vardığımda annemdem gelen telefonu aynen yazıyorum buraya “” oğlum iyi misin n’oldu sana, Türkan’la (eşim) konuştum ameliyat olacakmışsın. –Evet anneciğim böyle böyle ameliyat olmam gerekiyor– Oğlum sakın her doktora olma, şu şu buna benzer ameliyat olmuşlar şimdi çok iyiler onların doktoru…(sözünü keserek) anneciğim üzülme ben iyi bir doktor buldum anlaştım, bu saattten sonra tekrar aynı şeyleri yaşayamam.—-oğlum sakın yapma git çapa mı cerrahpaşa mı dr oktay (aslı oktar ,anamın aklında öyle kalmış) asoğlu’ mu ne bir doktor varmış en iyisi oymuş, git onu bul rica ediyorum…O anda buz gibi olmuştum zaten, anne diyebildim şükür ki aynı doktoru bulmuşum, denk gelmişim.. annemin telefonda ağlayan sesinden sonraki sevincine mi, kendimin bu duruma anlam verememe mi, ilahi takdir mi, tesadüf mü artık ne derseniz deyin ama iyice rahatlamıştım. Karar doğruydu..
Ayın 16 sı Cuma gelmişti. Sabah eşimle otele gider gibi Liv Hospital’a gittik. Karşımda yüksek özgüvene sahip moralli, neşeli ve bomba gibi ekibi görünce keyfim bir başka oldu. Ameliyattan sonra herşey hızlı gelişti. Robotik cerrahiden sonra çok hızlı iyileşiyorsunuz. Ertesi gün tuvalete çıkabilip , pazartesi günü hastaneden ayrılmıştım. Hem de duşumu alarak. 10 gün sonra başka birinin başka bir hastanede açık ameliyat sonrası ziyaretine gittiğimde oradaki doktorların aynı ameliyatı olduğumu öğrendiklerinde yüzlerindeki şaşkınlık ifadesini hala hatırlıyorum. Çünkü beni merdivenlerden çok hızlı ve ikişer üçer çıktığımı görmüşlerdi.
24 ekim 2015 cumartesi günü Oktar beyin hastanedeki odasına kontrole gittiğimde ameliyatta takılan küçük kancaları aldılar. Zaten 3 tane küçük delik ve karnımın altarafında, görünmeyecek yerde 3 cm’ye yakın bir kesi vardı. Benden robotik cerrahi sayesinde 38 lenf alınmış. Tamamı temiz çıktı. Sıçrama metastaz vs yoktu. Herkes 2. veya 3. derece beklerken sürpriz bir şekilde hastalık 1. evrede yakalanmış ve temizlenmişti. Kemoterapi vs ek tedavi görmeyecektm. Bunu duyduğumda tek aklımdan geçen Prof. Dr. Oktar Asoğlu’na sarılmak olmuştu. Kırk yıllık dost gibi kucaklaştık. Enaz benim kadar sevindi. Benimle yaşıt biri benim hayatımı kurtarmıştı. 3. ve 9. ay kontrollerim de temiz çıktı. İşini bir defada ve çok iyi yapmıştı. Onu yetiştiren anne, baba ve öğretmenlerinin ellerinden öperim. Tabi benim eşime, çocuklarıma biran evvel sarılmam ve normal hayatıma dönmem için kendini bu kadar iyi yetiştiren, bir Türk doktoru olarak gurur duyduğum Prf. Dr. Oktar Asoğlu’na da sonsuz teşekkürler.. Sizinle ne kadar gurur duysak inanın azdır. Her zaman gülümseyen yüzleriyle bana moral veren ekibinden Yrd. Doç. Dr Burçin Batman’a , hemşirelere ve tüm hastane çalışanlarına sonsuz teşekkürler.
Ben mi? ameliyattan sonra uçuş kuralları gereği 3 ay istirahat aldım. Sonra tekrar uçuşlara başladım. Şuana kadar bir kere bırakın gribi nezle dahi olmadım. Bu yaz 49 yaşına bastım ve 20 yaşıma geri döndüm.
Bağırsak ile ilgili problemli olanlar ve olmak istemeyenler için önerilerim ise: Kızartmalardan, sakatattan, sucuk, salam, sosisten, gazlı içeceklerden aman uzak durun. Bol bol ev yoğurdu tüketin. Ben 3 kg inek sütü ve 1 kg manda sütü ile yapıyorum. Manda sütünü muhakkak ekleyin.
Herkese sağlıklı, mutlu yıllar dilerim.”